Yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan hızlı sanayileşme, çevre sorunlarını da beraberind e getirmiştir. Buna p aralel olar ak düny ada y aşanan aç lık p roblem ine çöz üm bulabilmek için de gelişmiş ülkeler tarafından farklı politikalar üretilmiştir. Bu politikaların ana çerçevesi yoğun girdi kullanılarak birim alandan daha yüksek verim alma ve yeni tarım alanlarının açılmasına yönelik uygulamalardır. Bu amaç doğrultusunda yürütülen tarımsal faaliyetler de özellikle çevre kirliliği ile üründe kalite düşüklüğünü gündeme getirmiştir. Ortaya çıkan olumsuz tablolar da zaman içinde hız kazanarak yaygınlaşmıştır.
Son günlerde yüksek verim amacı ile bilinçsiz tarım ilacı ve gübre kullanımı sonucu meydana gelen zararın, hormonlardan daha fazla olduğu belirtilmektedir. Bir araştırmaya göre her yıl 4 kişiden 1’inde gıda kaynaklı hastalık ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yanlış toprak işleme ile toprağın fiziksel yapısının bozulduğu, düzensiz ve aşırı sulama ile tuzlanma ve çoraklaşma gibi çevre sorunlarında da artış olduğu vurgulanmaktadır. Bu olumsuz durum ülkemizde de son zamanlarda daha yoğun olarak ortaya çıkmıştır. Örnek vermek gerekirse, erozyonla bir yılda taşınan toprak miktarı Avrupada 84 ton /km2 iken, Ülkemizde 810 ton/ km2 düzeyindedir.
Oysa 1970’li yıllarda yeşil devrim olarak bilinen tarım politikaları açlık sorununa kısmen çözüm getirebilmiştir. Ancak asıl sorunun üretim miktarında değil, paylaşımdaki dengesizlikten kaynaklandığı görülmektedir. Verilen bilgilerde halen dünyada 800 milyon kişinin açlık felaketi ile karşı karşıya olduğu şeklindedir.
Bu gelişmeler sonucunda alternatif üretim sistemi olarak organik tarım gündeme gelmiştir. İlk olarak 1910 yılında İngiliz araştırıcı Albert Howard tarafından ortayaatılan bu fikir, 1940 yılından sonra insanların sağlık sorunlarının yeğinleşmesi sonucu daha fazla önem kazanmıştır. Bu düşünce Avrupalı üreticilerce de kabul görünce yaygınlaşmıştır. Başlangıçta üretilen organik ürünler büyük oranda çiftliklerde veya yakın çevredeki yöresel pazarlarda tüketilirken, daha sonra ticari boyut kazanmış ve 1980‘li yıllarda tüm dünyaya yayılmıştır.
Türkiye’de organik tarım, teknolojinin tarıma geç girişi nedeniyle 1950’ li yıllara kadar doğal olarak uygulanan ve resmi olarak da 1985 yılından itibaren yapılan ve hızla yayılan bir üretim sistemi olmuştur. Bu tarihten sonra da bu nitelikli tarımsal gelişme üretim ve ürün çeşitliliğinde görülebilir nitelikte hız kazanmıştır.
Günümüzde bilimsel anlamda üretilen, yoğunluğu kuru ve kurutulmuş ürünler üzerinde odaklanmış organik ürünlerin tamamına yakın bölümü, Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir. Organik tarım, geleneksel tarıma dönüşüm yanında, üretici ve ihracatçıya ürününü daha iyi koşullarda değerlendirme gibifarklı bir ortamda sağlamaktadır.
İhracatın ön plana çıkması ile yetiştirme sistemi örgütlenmeyi, kurumsallaşmayı, yasa ve yönetmeliklerin hazırlanmasını da beraberinde getirmiştir. Üretici, ihracatçı, kontrol kuruluşları ve araştırıcıların bir araya geldiği ekolojik (organik) tarım organizasyonu (ETO) derneğinin 1992 yılında kurulmasından sonra Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bir yandan organik tarımı çeşitli yönetmeliklerle düzenlerken, diğer yandan da hem kendi teknik elemanlarının hem de serbest ziraat mühendislerinin eğitimini bu konu üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu uygulamaların farklı yollardan çiftçiye ulaşması isememnunluk yaratmaktadır.
1. Organik (Ekolojik veya Biyolojik) Tarım
Tarım kısaca bit kisel ve hay vansal kökenli (yani organik ) ürünleri üretme ve değerlendirme bilim ve tekniğidir. Kullanılan canlılar biyolojik olup üretim ekolojik koşullarda yapılır. Bu bakımdan tarım, ürünü yönünden hem organik hem de biyolojik olup işlemleri de ekolojik koşullarda gerçekleştirilen bir faaliyettir. Organik tarım ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik olarak insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, esasta sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımını yasaklayan, organik ve yeşil gübreleme, ekim nöbeti, doğayı koruma ve bitkilerin direncini artırma uygulamalarını esas alan, doğal düşmanlardan faydalanmayı gerektiren, bütün bu uygulamaların kapalı bir sistemde oluşturulmasını zorunlu kılan, üretimde sadece miktar artışını değil aynı zamanda da ürün kalitesinin yükselmesini amaçlayan alternatif bir tarımsal üretim şeklidir(Altındişli ve İlter, 2002). Ekolojik tarımda ise ürün ek bir uygulama yapılmaksızın doğal koşullarda üretme ve ürünleri toplama şeklinde algılanabilir. Bu nitelikli üretimlerin ürünü organik besin veya organik yemdir. Ancak bu ürünlerin saklanmasının (muhafaza) da bu yönteme uygun şart ve yöntemlerdeyapılması gerekir.
Organik tarımda her şey doğaldır. Ortamın ekolojik koşulları çok iyi incelenerek en uygun tür ve yetiştirme tekniği uygulanır. Ürünler doğal kükürt, bakır veya bazı bitki özleriyle veyahut da, zararlılara karşı kurulan tuzaklarla korunur. Antibiyotik veya hayvanlarda kısa sürede kilo almayı sağlayan östrojen türü hormonların kullanımına, sentetik gübrelere izin verilmez.
Bütün üretim kademeleri yani üretimden tüketiciye ulaşıncaya kadarki tüm aşamalar Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yetkilendirilmiş bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenir ve sertifikalandırılır. Bu sertifikayı düzenleyenler söz konusu ürünün sorumluluğunu yüklendiği için hem ulusal hem de uluslararası pazarda ürünün satış şansı artmakta, tüketiciye de arzuladığı bilgiyi sunabilmektedir. Tüketici sertifika logosu sayesinde o ürünün hangi koşullarda üretildiğini ve üretim aşamasındaki kademeleri takip edebilme şansına sahip olabilmektedir. Ülkemizde organik ürünlerle ilgili üretim teknikleri veya üretimde kullanılacak girdilerle ilgili standartları belirt en y önet menlikler mev cut t ur. Ekolojik üret im sad ece sebz e ve m eyvelerle sınırlandırılmamıştır. Bunlara ilaveten başta pamuk, ahşap, yün, diş macunu, şampuan ve koz met ik ürünler gibi p ek çok ürün çeşidi ‘ekoloj ik üret im’ i lkel erine gör e üret ilip sert ifikalandır ılmakt adır.
2. Dünyada Organik Tarım
Son yıllardaki hızlı gelişme ve 1998 yılında AB EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Birliği) ülkelerindeki olumlu anlayış sonucu toplam 85 337 tarım işletmesinde organik üretim yapılmakta ve toplam üretim alanı da 2 milyon hektara ulaşmış bulunmaktadır. Söz konusu bu ülkelerde tarımsal üretimin %14’ü, tarım işletmelerinin ise % 1.1’i organik tarıma geçmiştir. Dünyada organik ürünlerin arzı 130 ülkede ticari boyutlarda gerçekleşmektedir. 2000 yılı verilerine göre organik tarımda %25 oranında artış olduğu belirtilmektedir (Bülbül ve Yücel, 2002). Günümüzde üretim yapılan alan 4 milyon ha, çiftçi sayısı ise 140 bine yükselmiştir. Ana pazarı ABD, Avrupa ve Japonya olan organik ürünlerin, AB ülkelerinde 2010 yılına kadar %25 hatta %35’luk bir paya ulaşması beklenmektedir.
Dünyada organik ürünlerin pazarı 13.4 milyar $ seviyesindedir. Bunun 9.4 milyar $ AB ve EFTA, 4 milyar $’lık kısmı ise ABD pazarıdır. Ülkemizde ise 23 milyar $ olan toplam gıda pazarında 3-5 milyon $ arasında değişen ekolojik ürün pazarı giderek artmaktadır.
3. Türkiye de Organik Tarım
Ülkemiz de organik üretim kanımca 1950’ ler den önce uygulanan tarım sisteminin bir sonucu olarak uzun yıllar devam etmiştir. 1965’ li yıllara kadar gübre ve yabancı ot ilaçları kullanımının sınırlı olması nedeniyle çoğu yöremizde doğal üretim ekolojik niteliklidir. Ancak bu tarihlerden sonra kullanımı hız kazanan, bu kirletici girdiler, kısa zamandatarımsal ürünlerimizin de, bu yönden niteliğinin bozulmasına sebep olmuştur. Bu durum nedeniyle tarım toprağındaki gübre ve kimyasal kalıntılar organik üretime geçmeyi kısmen engellemektedir. Sorunun başlangıçtaki çözümü, gelişmekte olan ülkelerde faaliyet gösteren şirketler aracılığı ile organik üretim yaptırmak ve bu ürünleri satın alarak kendi ülkelerinde tüketime sunmalarında aranmıştır.
Dolayısı ile Avrupa kökenli şirketler, organik ürünlerin üretimi için uygun koşullara sahip Türkiye’de, bitkisel ürünlerde uzmanlaşmış firmaları ile organik ürün talebinde bulunmuştur. Bunun sonucu olarak da geleneksel ihraç ürünlerinin bu şekilde üretimi gündeme gelmiş, böylece 1984-1985 yıllarında ülkemizde bilimsel organik tarım başlamıştır. Türkiye‘nin geleneksel ihraç ürünlerinden kuru incir ve kuru üzüm ihracatı Ege bölgesinden gerçekleşmektedir. Bu nedenle organik nitelikli bu ürünler ilk ihraç ürünlerimizden olup bunlara kuru kayısı, fındık gibi ürünler de katılarak organik tarım, farklı bölgelerimize yayılmıştır.
Başlangıçta organik üretim faaliyetlerinin danışmanlık, teftiş ve sertifikasyon gibi vazgeçilmez esasları tamamıyla yabancı kişi ve kuruluşlar tarafından yürütülürken, 1990’lı yılların başında bu konularda az sayıda da olsa Türk uzmanlar yetişmiş ve yabancı firmaların ülkemizdeki temsilciliğini yapmaya başlamışlardır.
Organik tarım hareketini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1992 yılında Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) kurulmuş ve İzmir bu hareketin merkezi durumuna gelmiştir. Organik tarımın ilk olarak İzmir’de başlaması, ürün işleme tesislerinin büyük kısmının da İzmir’de olması ve üretilen ürünlerin yine önemli bir bölümünün İzmir limanından ihraç edilmesi nedeniyle, organizasyon kuruluşları, kontrol ve sertifikasyon firmaları gibi organik tarım sektörünün hemen tüm kuruluşlarının merkez bürolarıİzmir’de açılmıştır.
AB normlarına uygun olarak hazırlanan “Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik”, 18 Aralık 1994 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bundan sonra organik ürünlerin dış satımını düzenlemek amacıyla 11 Temmuz 2002 tarih ve 24812 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” devreye girmiştir. Bu yönetmeliğe göre organik ürün veya organik madde üreten ve pazara sunan kişi ya da kuruluşlar ambalajlarında logo kullanmak zorundadırlar. Üzerinde logo bulunmayan ürünler organik olarak iç ve dış pazara sunulamaz. Logo etiketleri Bakanlıkça basılır veya bastırılır. Etiketi kullandırma yetkisi bakanlığın yetkili organı komiteye aittir. Bu logo yönetmelik hükümlerine göre üretimi yapılmış, hammadde, yarı mamul vey a m amul or ganik t arım ürün lerin e, B akanl ı ğın y et ki verdi ği sert ifik asy on kuruluşlarınca kişi ya da kuruluşlara verilerek kullandırılır. Logo çapı 2-4 cm arasında değişen boyutlarda yeşil, mavi, siyah ve beyaz renklerde olmaktadır (Taşbaşlı ve Zeytin, 2002).
3.1. Üretim ve Dış Satım
Ülkemizde de ekolojik tarımın gelişimini ürün çeşitliliği, üretim alanı ve üretici sayısındaki değişime göre irdelemek gerekir. Üretilen ekolojik ürün çeşitlerinin sayısı 1990 yılında 8 iken, 1999 yılında 92’ye ulaşmıştır. 1990 yılında 1.037 hektar olan üretim alanı 9 yıl sonunda 46.523 hektara çıkmıştır. Aynı süre içerisinde üretici sayısı 1.037 den 12.275’ e ulaşmıştır. Bu ürünlerimizin hemen hemen tamamı ihraç edilmektedir. İhraç ürünlerimiz Çizelge1’de verilmiştir. Buna göre 2000 yılında yaklaşık 100 değişik üründe, 57.001 hektarlık araz i üzerinde 18.385 kadar üret ici i le 230.209 t on organik üret im y ap ılmakt adır.
Ülkemizden en fazla organik ürün dış alımı yapan AB ülkeleri Almanya, Danimarka ve
Lüksemburg’tur. Oluşturduğumuz yönetmelik ve taslaklarla AB’ye dış satım yapacak ülkeler arasına girme çabasındayız. Organik tarım sektörünün dışsatım yoluyla ekonomiye katkısı net
olarak bilinmemekle birlikte yıllık 200 milyon dolar civarında olarak tahmin edilmektedir. İhracat politikamızın belirlenmesi aşamasında organik pazarda iç talebin de olduğu her ortamda dile getirilmeye başlanmıştır. Medyada da sağlıklı ürünler Avrupa’ya hormonlu ürünler iç piyasaya gibi başlıklar atılmaktadır.
Son yıllarda çiftlik hayvanlarının performanslarının artırılması ve üretim artışı ile birlikte girdilerin azaltılması açısından önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Hayvan barınaklarındaki olumlu düzenlemeler de üretimi sağlıklı kılmaya yardımcı olmaktadır. Ancak çevreile uyumlu ve sağlıklı hayvanların ürünlerini değerlendirecek tüketicilerin satın alma gücünü de artırmak
gerekir. Bu durum güvenilir ürünlere yüksek fiyat verebilen tüketici kitlesindeki artışı ve bu konudaki baskılar da üreticiyirahatlatacaktır.
4. Gıda Dışı Organik Ürünler
Organik tarım denince aklımıza ilk olarak sağlıklı gıda ürünlerinin gelmesi doğaldır. Ancak son yıllarda organik ürün yelpazesi artmış ve gıda dışı ürünler de talep edilmeye başlanmıştır. Sağlıklı yaşam konusunda bilinçli olan ve organik gıda tüketicisi konumuna gelen kişi, mümkün olduğunca giysilerinin de organik kökenli olmasını, ev eşyalarının çevreye duyarlı ve sağlıklı malzemelerden yapılmasını arzu etmektedir. Bu da üretim ve tüketim konusunda alışılmışın dışında ürünlerin talebini beraberinde getirmektedir.
Ülkemizde tekstil sanayinin neredeyse temelini oluşturan pamuğun yurt dışından organik
olarak üretiminin istenmesi sonucu ilk sertifikalı üretimi, 1989 yılında Hollanda firması Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. Bu üretim kendi alanında Avrupa’da ilk olmuştur. Üretilen
pamuk yine Türkiye’de tekstil ürünlerine işlenmiş ve özellikle tişörtler Avrupa pazarına sunulmuştur. Ayrıca organik hidrofil pamuk ve iplik üretimi de yapılmaktadır. Pamuğun yanında gül kurusu, gül yağı, gül suyu, lavanta yağı gibi kozmetik ürünler, ilaç üretiminde kullanılan tıbbi ve aromatik bitkiler organik olarak üretilip işlenmektedir. Bu ürünlerin üretimi ve ihracatı ülkemizde yüksek tonajlarda olmamakla beraber artış eğilimindedir.
Günümüzde özellikle Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya, Yeni Zelanda, Avustralya ve İskandinav ülkelerinde gıda dışı ürünlerin tüketim miktarı, gıda ürünlerinin tüketimi yanında önemli seviyelere ulaşmıştır. Bu nedenle organik ürünlerin üretimi ve pazarlanması konusunda önemli konuma sahip firmalar gıda dışı ürünlere de ağırlık vermektedirler. Örneğin Danimarka orijinli bir firma kozmetik ve temizlik ürünlerinden kreme kadar birçok ürünü organik olarak üretip pazarlamaktadır. Organik ürünler fuarında (Biofach) geçmiş yıllara bakılarak görülen ürün farklılığı bu konudaki en önemli göstergedir. Günümüzde ahşap mobilyadan başlayarak tuvalet kağıdı, çocuk oyuncakları, kozmetik ürünleri, ev tekstili, iç ve dış mekan bitkileri yanında kesme çiçek, deri ayakkabı veçantadan, sağlık ürünlerine kadar daha isimlerini sayamayacağımız birçok ürün organik adı altındatüketime sunulmaktadır.
Halen organik ürün tüketicisi olan kişiler tüketebildiği birkaç organik üründen sonra diğer ihtiyaçlarını da alışılagelmiş şekilde devam ettirmemektedir. Temel ihtiyaçlar yanında diğer gereksinimlerin de organik ürünlerden sağlanması ileri ki kuşakları da koruyabilecek ortamın oluşumuna katkıda bulunacaktır. Bu nedenle gerek üreticiler gerekse pazarlama konusundaki firmalar olaya bu açıdan bakmak zorundadırlar (Tozan ve Altındişli, 2003).
Organik ürünlerin tüketimi konusunda iç pazarda da önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Pazarın ihraç fazlası ürünlerin eritildiği bir pota olarak değerlendirilmesi yanlıştır. Bu konuda sağlığını ön planda tutan bilinçli tüketici sayısı giderek artmaktadır. Özellikle yaş meyve ve sebze üretimi konusunda talepler artmıştır. Ancak belirli ürünlerde organik tüketim, diğerlerinde alışılagelmiş tarzda beslenmenin devamı, organik yaşam amacına uygun olmamaktadır.
Ülkemizde dünya pazarında talep edilen çok sayıda gıda dışı ürünü üretmek ve ticaretini yapmak mümkündür. Bu konuda en az alıcı konumunda ülkeler yanında ülke insanımızın da organik ürün tüketme ve kullanma hakkının olduğu unutulmamalıdır.
5. Organik Tarımın Temel İlkeleri
Başlıca 3 temel ilkesi bulunmaktadır. Bunlar:
- Sentetik, kimyasal gübre ve ilaç kullanmadan doğal koşullarda üretim yapmak.
- Özellikle baklagil bitkilerinin yer aldığı ekim nöbetleri ile toprağın verimliliğini ve organik madde içeriğini aynı zamanda da canlılığını artırmak.
- K üçük t arım iş letmeleri miz in genel özel li ğini y ans ıt an, dış a bağıml ı olmad an ihtiyaçlarını kendi bünyesinde karşılamak yani kapalı bir sistem uygulamak.5.1. Organik Bitkisel Üretimde
- Uygun yöntemlerle en az (minimum) düzeyde toprak işleme yapılır.
- Organik kökenli gübreler kullanılır.
- Dayanıklı, sağlıklı tohum, fide ve fidan çeşitleri seçilir.
- En uy gun ekim-d ikim y öntemleri uy gu lanır.
- Bitki korumada organik yöntem ve organik kökenli ilaçlardan y ararlanılır.
- Hasat, depolama, işleme ve paketlemede organik kökene bağlı kalınır.5.2. Organik Hayvansal Ürün Üretiminde
- Sağlıklı hayvan yetiştirilmesine özen gösterilir.
- Ahır koşullarında temizlik ve titizlik esas prensiptir.
- Beslemede organik özellikli yemler kullanılır.
- Damızlık veırk seçiminde genleri ile oynanmış hayvanlara kesinlikle yer verilmez6. Organik Tarımın Amaçları
- Toprağın biyolojik ve minerolojik yapısını korunmak ve içindeki biyolojik yaşam dengesini yeniden tesis etmek ve eksilen toprak organik maddesini (humus) yenidenkazandırmak, uzun dönemde verimliliği korumak ve geliştirmek.
- Doğal flora ve faunanın korunmasını sağlayarak genetik çeşitliliği devam ettirmek.
- İnsanoğlunun uygulamalarıyla bozulan ‘toprak-bitki-hayvan’ etkenlerinin ekolojikilişkilerini güçlendirmek.
- Tarımsal kökenli kirliliği önleyerek, iklim değişikliğinin ve olumsuz sera etkisininazaltılmasına katkıda bulunmak.
7
- Sentetik kimyasal yapılı girdilerin toprakta yaşayan canlıların sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak veya azaltmak,
- Doğa ile uyumlu üretimde bulunmak
- Tarımsal üretimde olabildiğince yöresel kaynakları kullanmak.
- Planlama ileyeterlidüzeyde ve yüksek kalitede üretim yapmak.
- Bitkisel ve hayvansal üretim birlikte planlayıp, karşılıklı girdilerle üretimlerdekarşılıklı desteği sağlamak.
- Tarımsal üretimin sosyal, ekonomik ve ekolojik boyutunu birlikte düşünmektir 11.
- Güvenli bir çevrede çalışma imkanı ve yeterli gelir sağlamak (Anonim, 2002). 7. Organik Tarıma Uygun Olmayan Araziler
- Ana kara yollarına 1 km veya daha yakın mesafeli tarım arazileri,
- Ağır sanayi tesisleri, reaktörler, hidrolik ve termik enerji santrallerine, madenişletmelerine, kentsel atıkların toplu olarak döküldüğü alanlara 3 km veya daha yakınuzaklıklardaki alanlar,
- Çevre kirlili ğind en şüp he edilen alanl ar. Buralarda or gan ik t arım y ap ılıpyapılmayacağına, konu uzmanlarının incelemeleri sonunda karar verilmektedir.8. Organik Tarıma Başlamak İçin Gerekli İşlemler
1. Organik üretim yapacak kişi veya kuruluşlar kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşunaşu bilgive belgelerle başvurur.
- Kişi ve kuruluşun adı; kimlik bilgi ve belgesi,
- Kişi ve kuruluşun eğitimi ve organik tarım tecrübesini gösterir bilgiler ve belgeler,
- İşletmenin yeri, konumu, varlıkları, hukuki ve mali yapısına dair ait bilgi ve belgeler,
- Var ise işletme kayıt defterleri
- Kişi veya kuruluşun var ise Ziraat Odası, herhangi bir üretici birliği veya sivil toplumkuruluşuna üyelik bilgileri,
2. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, başvuruda bulunan kişi veya kuruluşun organik tarım metoduyla üretim yapıp yapamayacağına incelemeleri sonucu karar verir.
3. Uygun bulunan kişi veya kuruluşlar başvurduğu kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapar. Kişi veya kuruluş organik tarım faaliyetini bireysel olarak veya bir proje içinde yapabilir. Proje sahibi gerçek veya tüzel kişi, kişi veya kuruluş adına bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu ile sözleşme yapar.
4. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, her bir üretim aşaması için ayrı sözleşme yapabileceği gibi, her faaliyeti ayrı belirtmek şartı ile tek bir sözleşme de yapabilir.
Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, müteşebbis ister bağımsız, isterse projeli olsun, müracaat eden kişi veya kuruluşa bir kod numarası verir. Kurum bu kod numarasını, her türlü sözleşmenin bir örneğini ve sözleşme yaptığı kişi ve kuruluşların listesini, gereği için komiteye, bilgi için de organik tarımın yapılacağı il veya ilçe tarım müdürlüğüne en az bir ay içinde bildirmek zorundadır. İl veya ilçe tarım müdürlüğü de kendisine bildirilen kişi veya kuruluşu derhal kayıt altına alır. Kod numarası, komitece hazırlanır ve kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşlarına bildirilecek kodlama sistemine göre verilir.
5. Orman alanlarından ürün toplayan kişi ve/veya kuruluşlar ürün toplamadan önce, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan izin almak zorundadırlar. Bu izinle, bir kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna başvurarak, alanın ürün toplamaya uygun olup olmadığını kontrol ettirir. Uygunluğu durumunda sözleşme imzalar. Orman alanlarından toplanan ürünler için geçiş sürecini, alanın özelliğine göre kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu belirler.
6. Doğal alanlardan ürün toplayan müteşebbis, ürün toplamadan önce bu alanların mülkiyetinin ve/veya kullanma hakkının ait olduğu makamdan izin almak zorundadır. Bu izinle, bir kontrol veya sertifikasyon kuruluşuna başvurarak alanın ürün toplamaya uygun olup olmadığını kontrol ettirir. Uygunluğu durumunda sözleşme imzalar. Su ürünleri için geçiş sürecini, tür özelliğine göre, kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu belirler.
7. Kontrol ve/vey a sertifikasy on kuruluşu, sözleşme yap tığı kişi vey a kuruluşun ürünlerinin organik ürün olarak değerlendirilmesi için gerekli çalışmayı başlatır. Komite ve Tarım İl Müdürlüğü, kendine bildirilen kişi veya kuruluşu organik tarım metodu uygulayan kişi veya kuruluş olarak listeye alır. Kayıt altına alınmayan her türlü kişi veya kuruluş organik tarım faaliyetinde bulunamaz.
8. Organik Tarıma Geçiş Süreci
- Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu sözleşme yaptığı kişi veya kuruluşu geçiş sürecine alır.
- Geçiş süreci, organik üretimebaşlanmasından, organik ürünün belgelendirilmesinekadar geçen zamandır.
- Geçiş sürecinde olan ürünler organik olarak pazarlanamaz. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, geçiş sürecini gerekli gördüğü durumlarda değiştirebilir. Ancak uzatma veya kısaltma süreleri gerekli sürenin yarısından fazla olamaz. Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu uzatma veyakısaltma gerekçesini dönem raporunda Komiteye bildirir.
- Organik üretim yapma arzusunda olan kişi ya da kuruluş sözleşme yaptığı Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşuna organik üretim ile ilgili olarak istediği tüm bilgi ve belgeleri vermek, üretimin her aşamasında gerekli kontrollerin yapılabilmesi için işletmenin organ ik üretim ile ilgili h er bir imin i Kontrol ve/vey a Sertifikasy on Kuruluşuna açmak zorundadır. Bu kurul üretim birimini istediği anda denetler.
- Kontrol ve/veya sertifikasyon kuruluşu, bitkisel veya hayvansal ürünler ile su ürünleri 9
üretimi y ap an, orman alan larından ve do ğadan ürün toplay an, ürün işley en, ambalajlayan, depolayan, nakleden, pazarlayan, sözleşme yaptığı geçiş sürecinde olan veya süreci tamamlayan kişi ya da kuruluş ile sahip oldukları her türlü bilgiyi kontrol eder ve kayıt altına alır. Birer aylık detaylı raporlar hazırlar ve bilgi için Tarım İl Müdürlüğüne verir. Bu raporların özetinden oluşan bir raporu da üçer aylık dönemler halinde, gereği için komiteye sunar.
10. Organik Tarımın Avantajları
Üretici geliri ürüne bağlı olarak artar ( beklenti %10 artış cıvarındadır.).
- Fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf edilir.
- Söz leşmel i t arıml a üret icin in t üm ürününün alın ması gar anti edil ir.
- Ekolojik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden % 10-20 oranında daha fazladır.
- Ekolojik ürünlerin ihracatı iletarım ürünleriiçin ilave bir kapasiteyaratılır. İhraç edilen her ürünle daha önce ulaşılamayan tüketici kitlesine erişilir.
- Özel bilgi isteyen ekolojik tarım modeli ziraat mühendisleri için yeni çalışma alanları y arat ır.11. Organik Tarımın Sakıncaları
• Hızla artıp gençleşen nüfus, tüketim düzeyinin ve çeşitliliğinin sürekli artması ve çevredeki ülkelerin hemen hepsinin tarımsal ürün talep eden özellikleri sebebiyle organik t arımın (veri mde m ey dana gelebi lec ek az alma nedeniy le) kısa vaded e gelişmesi zordur.
Ekolojik tarım kapalı sistemle gerçekleşir, Arazilerin çok küçük, parçalı ve birbirine yakınolmasıuygulamada sakıncalar yaratır. Bu durum organik üretimi olumsuz yönde etkiler. Çünkü ekolojik üretim yapan bir işletme çevrede üretim yapan diğer klasik işletmelerdekullanılan kimyasallardan kolayca etkilenmektedir.
- Ekolojik tarım sisteminde yetiştirilen ürünlerin pazarlanması özellikle iç piyasa için y eni ve belirsiz bir konudur.
- Konunun yeni olması nedeniyle tarımsal yayım yetersiz kalabilmekte ve bilgilieleman temini zorlaşmaktadır.12. Sözleşmeli ÜretimTarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yayımladığı Sözleşmeli Tarımsal Ürün Yetiştiriciliği ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında ki tebliğe göre önce üreticilerle sözleşme yapılmaktadır. Ülkemizde bu tebliğ 1.8.1998 tarih ve 23420 sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır. Toplam 12 madde içeren sözleşmede her nokta detaylı olarak ele alınmıştır. Üretilen ekolojik ürünlerimiz büyük ölçüde yurt dışındaki pazarlara gönderildiğinden organik ürün üretim miktarı ve çeşitliliği yurt dışından gelen talepler doğrultusunda şekillenmektedir. İhracat organize edilmekte, üretimler organizasyon kuruluşları tarafından sözleşmeli olarak çiftçilere yaptırılmaktadır. Sözleşme tarımüreticilerine fiyat ve satış garantisi gibi avantajlar sağlamaktadır. Tarafların üretim ile ilgili koşulları, fiyat ve varsa prim miktarını açıklayarak, mahkeme hakkı saklı olmak koşulu ile kanuni güvence altına alınmaktadır. Organik üretimde belirli yasakların olması ve 2-3 yıllık bir geçiş sürecinden sonra ekolojik üretime geçilebilmesi, uzun dönem üretim planlamasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle yapılan araştırmaların yasal geçerliliğinin olması ve taraftarların buna uymasıorganiktarımınbaşarısı için şarttır.
13. Organik Tarımda Mücadele
Organik tarımda zararlılara karşı yürütülen mücadelede farklı uygulamalar yer alır. Bunların başında predatör ve parazitoit böcekler denen, zararlı böcekleri yiyen, yararlı böcekler gelir. Nitekim predatör böcek olan Cryptoleamus montrozieri ile parazitoid olan Leptomastix dactylopii turunçgil yetiştiriciliğinin kahraman böceklerindendir. Predatör böcek zararlı böcekleri henüz tam gelişmemişken yemekte, parazitoid böcek ise zararlı böceklerin karnına yumurta bırakarak gelişmelerini durdurmaktadır. Bir diğer faydalı böcek ise Trichogramma evanescens olup mısır kurdunu yok etmektedir. Bu tür mücadelede maliyet dekar başına 5 Yeni Türk Lirası dolayında iken ilaçla yapılması durumunda 8-10 YTLolmaktadır (Mavi, 2002).
Ayrıca, Chrysanthemum cinerariaefolium’dan elde edilen piretrin ile tropik bir baklagil türünün köklerinden elde edilen retonon esaslı preparatlar, ısırıcı ve kemirici böceklere karşı başarı ile kullanılmaktadır. Algkireci olarak bilinen organik bileşiklerden de patates mildiyösü ve patetes böceğine karşı yararlanılmaktadır. Kaya unu böceklerin trakelerini kapayıcı toz olarak kullanılmaktadır. Etki süresi kısa olan arap sabunu meyve ağaçları ve sebzelerdeki yaprak bitlerine karşı faydalı sonuçlar vermektedir. BT preparatları ise bağcılıkta sorun olan kelebek larvalarına etkili olmaktadır (Onoğun, ve Çetinkaya, 2002).
Bir değerlendirmeye göre 1 kg organik balın maliyetinin 2.5 milyon olduğu, organik toplama mantarların kilosunun ise 100 dolardan Japonya’ya ihraç edildiği bildirilmektedir. İngiltere de en büyük organik gıda alıcısı bir firmaya göre günümüzde 1 milyar dolar olan organik ürün pazarı, 10 yıl sonra 100 milyar dolara ulaşacaktır. Tahminler bu ticaretin en büyük bölümünün Amerika veJaponya’ya olacağı yönündedir.
14. Kontrol ve Sertifikasyon
Kontrol ve sertifikasyon, organik tarımın en önemli basamaklarındandır. Sertifikalı ürün ekimden hasada kadar geçen sürede, yetkili bağımsız bir kuruluşça, önceden tespit edilmiş üniform st andardlara uy gun olarak kontrol altında üret imi sağlanm ış ürün demekt ir. Sertifikalandırma, bu iş için eğitilmiş personel tarafından, periyodik aralıklarla yapılan kontrolle gerek çiftçi ve gerekse daha sonraki aşamalarda ürünü işleyen kişi ve tesislerin belli standartlara uygunluğu sonucunu doğurur. Bu testler ürünün yetiştiği toprak ile sulama suyu başta olmak üzere tüm işlemleri kapsamaktadır. Bu şekilde yetişmiş ve etiketlenmiş ürün gerçek organik üründür. İç ve dış piyasalarda, bir ürünün ekolojik olarak satılabilmesi için organik ürün sertifikasına sahip olması ger ekir. Sertifika sistemi ürün lerin ekolo jik standartlara göre üret ildi ğinin, işlendi ğinin, paket lendi ğinin garant isidir. Çünkü kontrol ve sert ifikasy on kuruluşları en az ından; a) ba ğımsız çalışırlar, b) üret im ve p az arlama fa aliy etlerinde bulunamazlar, c) ticaret yapamazlar ve d) danışmanlık hizmeti veremezler. Organik ürünlerin sertifikasyon işlemleri çoğunlukla Avrupalı şirketlerce yapılmaktadır. Dünyada organik ürünlerin en büyük pazarı AB’ne ihraç edebilen 5 ülke İsrail, Avusturalya, Macaristan, İsviçre ve Arjant in’dir.
Türkiye’ de bir kontrol ve sertifikasyon kuruluşunun faaliyet gösterebilmesi için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından onaylanmış ve kontrol yetkisi verilmiş olması gerekir. Ülkemizde organik tarım yapan firma sayısı 42 kadardır. İhracatı geliştirme merkezi kayıtlarında bunlardan 8 tanesi (Aslantürk Gıda, Bilginoğlu, Işık Tarım, Necdet Bükey, Nimeks, Nuka, Popysa ve Rapunzel) üretici ve ihracatçı olarak yer almaktadır. Bu firmalar %98 dış pazara, %2 iç pazara ürün vermektedirler.
Organik ürünlerin üretimi, işlenmesi, ihracatı ve pazarlanması konusunda hizmet sunan ve farklı illerde faaliyet gösteren 160 kuruluş vardır. Organik ürünlerin sağlıklı olduğu ve olumlu etkileri iç pazar tüketicileri tarafından yeterince bilinmemektedir. Bu nedenle hipermarketlerde başlanan organik ürün satışı alıcıların %98’i tarafından fazla benimsenmemektedir. Bu durumda da yayım konusunda devlet, özel sektör ve derneklere önemli görevler düşmektedir.
Türkiye’de organik tarımsal üretime yönelik doğrudan, yeterli, bir destekleme politikası izlenmemektedir. AB’ye üye ülkelerde organik tarıma ayrılan alan yaklaşık 4 milyon ha dolaylarında olup toplam 139 000 adet organik işletme bulunmaktadır. Organik tarım alanlarının toplam tarım alanı içindeki payı ise % 2’dir. Organik tarım yapan ortalama işletme genişliği 28 ha iken Ülkemiz ortalaması 3 ha kadardır(Sayın ve Özkan, 2001). .
15. Pazarlama
Organik tarım ürünlerinin denetimi ve pazarlanmasında bazı zorluklar yaşanmaktadır. Bunların başında organik ürünler ile ilgili analizlerin halen yurt dışında yapılması gelmektedir. Ülkemizde bu nitelikli laboratuvarların kurulma ve geliştirme çalışmaları hızla devam etmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca, 2002-2007 döneminde, uygulanacak ulusal organik kökenli bitkisel (Organik tohum, fide ve fidan üretimi) ve hayvansal üretim projelerini teşvik amacı ile Artvin, Gümüşhane, Bayburt, Sivas; Isparta, Karaman, Konya illeri ile Göksu ve Kelkit havzaları pilot bölge olarak seçilmiştir. Gerek devlet, gerekse özel teşebbüsün yoğun ilgi gösterdiği bu yörelereyenilerinin eklenmesitarımsal gelişimimiz için kaçınılmaz uygulamalardandır.
Organik ürünlerin büyük kısmı dış pazarlara sunulmakta, bir kısmı da iç pazarlarda doğrudan tüketilmekte, birazı da bazen normal mamul ürünlerin karışımlarında yer almaktadır. Bu nitelikli ürünlerin pazarlanmasındaaşağıdaki 5 farklı seçenek bulunmaktadır.
- Ülkede yerleşik bir firma tarafından üretilen ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi ve ihracı da bu firma tarafından yürütülebilir.
- Yurt dışındaki yabancı bir kuruluş tarafından üretimi planlanan ürünler, anlaşmalı yerel firma tarafından fason olarak işlenir, proje sahibi firmaya ya işleyici kuruluş ya da ihracat firması tarafından ihraç edilebilir.
- Üretimi yurt dışındaki yabancı bir kuruluş tarafından planlanarak elde edilen ürünler yabancı firmanın Türkiye’de kurduğu tesislerde işlenerek, işleyici kuruluş veya ihracatçı firma tarafından proje sahibi firmaya ihraç edilebilir.
- Üreticiler kontrol ve sertifikasyon firması ile doğrudan temas ederek ürünlerini sertifikalandırabilir ve serbest pazarda satışa sunabilirler.